19 Şubat 2009 Perşembe

Çocuğunuzu Tanıyor musunuz?


Zeynep yedinci sınıf öğrencisi.

Anne: Hoca Hanım Zeynep öyle çok sessiz bir çocuk değildir aslında.

Hayır, Zeynep son derece sessiz bir çocuktur. Siz zorlamazsanız asla konuşmaz, konuştuğunda sesini zor duyarsınız.

Anne: Arkadaşlarıyla hiç bir sorunu yoktur. Eve gelen çocukları filan çok güzel oynatır.

Zeynep'in pek fazla arkadaşı yoktur. Tenefüslerde çoğunlukla sırasında yalnız başına oturup resim çizer ya da uyuklar. Bazen "öğretmenim ödev verecek misiniz?" gibi bir soruyla öğretmenler odasına gelir, sorusunu sorduktan sonra da sessizce bekler. Ta ki birisi onu tekrar sınıfına yollayana kadar.


Anne: Zeynep aslında çalışıyor ama unutkanlık problemi var ve bu nedenle başarılı olamıyor.

Hayır, Zeynep'in unutkanlık problemi yok. Sadece bazı derslere karşı ilgisi yok. Dersi dikkatli dinlemiyor, not tutmuyor, tekrar yapmıyor. Bu durumda 'unutmak' en doğal sonuçtur.

Anne: Zeynep Fen derslerini çok seviyor, lisede de fen bölümünü seçmek istiyor.

Zeynep'in Fen derslerini seçme nedeni sevmesinden çok 'çalışkan çocuk fen okur' yaygın görüşü. Zeynep'in sınav sonuçlarına bakar ve diğer öğretmenleriyle de görüşürseniz asıl yöneliminin Türkçe matematik doğrultusunda olduğunu görürsünüz.

Onur 10.sınıf (lise 2) öğrencisi. Dört dershane değiştirmiş bu güne kadar. Aile hepsinden şikayetci. Onur'un 1. dönem karnesinde 3 zayıf notu var diğer dersleri de iyi durumda değil.

Baba: Onur'u size birebir ders yapsın, ilgi görsün diye buraya yolladık ama derslerde hocalar laga luga yapıyormuş.

Tebessüm...

Baba: Ödev verilmiyor, ödev takip edilmiyor. Yeterince sıkıştırılmıyor çocuk ve sürekli sınav var, etüt var vs diye dershane tatil oluyor.

Her dersin sonunda her öğretmen mutlaka ödev veriyor, bir sonraki derse başlamadan da kontrolünü yapıyor. Ancak Onur ya ödevini yapmamış ya da kitabı 'ödev yapmış izlenimi uyandıracak şekilde karalamış' olduğundan cezaya kalıp etüt odasında ödevi yapana kadar bekliyor. Dönemin başından beri Onur'un bir tek dersi dahi iptal edilmedi, hepsinin yapıldığı kayıtlıdır. Ders yapılmaması durumunda dershane veliyi arayıp bilgilendirir zaten ve veli bir telefon açıp sormuş olsaydı tatil olmadığını öğrenirdi. Ayrıca bütün bunlar çocuğu sıkıştırmaktan öte nedir? Açıkçası bu kadarı bile benim vicdanıma rahatsızlık vermektedir, fazlasını yapmak istemem.

Baba: Benim oğlum yalan söylemez. Niye söylesin ki?

Hayır Onur çok sık yalan söyler. Üstelik Onur'un yalan söylemesi için zor durumda kalması da gerekmez. Arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle sohbet ederken anlattığı şeylerde pek çok yalan vardır, bu durumu arkadaşları da sık sık yakalar ve gülerler.

Baba: Onur aslında çok zeki bir çocuk. Canı istediği zaman çok yüksek notlar alıyor. Öyle planlar yapıyor, öyle işler çeviriyor ki insanın aklı şaşıyor. Bazen beni bile ayakta uyutuyor.

Babasını ayakta uyuttuğu doğrudur...
Onur çok zeki bir çocuk filan değil, sıradan bir çocuk. Üstelik de yalanlarıyla öğretmenlerini ya da arkadaşlarını kandırmada pek o kadar da başarılı değil. Zaman zaman aldığı yüksek notlar zekanın, çalışmanın değil kopyanın ürünüdür. Onur'un mevcut hali ile sınavdan başarılı bir not alması mümkün değil. Onur'un başarısı babasını çok iyi tanıyıp bunu iyi kullanıyor olması.

Baba: Bunu neden yapsın ki?

Sizce? Sakın oğlunuzun vasatın dahi altında olduğu gerçeğini duymak istemeyişiniz olmasın?

Çocuklar içinde bulundukları sosyal ortama göre davranış sergilerler. Bu doğal bir durumdur. Kendinizi iş arkadaşlarınız, aile çevreniz, çocukluk arkadaşınız, yeni tanıştığınız insanlar, sevdiğiniz ya da sevmediğiniz insanlar gibi farklı ortamlarda düşünün... Hepsinde aynı insan mısınız? Cevabınız tamamen evet ise , bir sorun var demektir. Sizi çevreyi, hayatı algılama bozukluğuyla suçlamam an meselesi :)

Veli çocuğunu çok iyi tanıdığını zanneder. Ancak evde, akraba içinde gözlemleyebildiği kısmı çocuğun davranış biçimlerinin tamamı değildir, hatta gerçek karakteri ile alakasız olabilir. Çocuğun farklı sosyal ortamlarda farklı davranışlar sergiliyor olabilme ihtimalini cepte tutmak, veli için yaşamı kolaylaştırır ve çocuğun geleceğine atılan adımları sağlamlaştırır. Çocuğunuzun sizi kandırmasını istemiyorsanız gerçeklere karşı sakin ve mantıklı bir tutum içerisinde olduğunuzu ona göstermelisiniz.

Son bir anı da kendimden:
Okula ilk başladığım zaman, evde sessiz sessiz oyun oynadığım köşeden annemle babamı dinlediğimi, onların "Vah vah erken yolladık çocuğu okula. Pek de pısırık, boyu posu da küçük, ezerler buncağızı okulda, üzerler çok." diye dertlendiklerini hatırlıyorum. Halbuki -onların da kısa sürede öğreneceği üzere- ben o sırada okulda ufak bir birinci sınıf çetesi kurmuş, terör estiriyordum :)

Onur'lara, Zeynep'lere göz kırparım burdan, sevgiyle...

1 yorum:

Nart Bedin Atalay dedi ki...

Sevgili Daryal,
hikaye yazamıyorum diye üzülüp duruyorsun ama ben burada çok güzel hikayeler okuyorum.

Daha önce yazdıklarını okumadığımdan ne tür konularda yazmak hoşuna gidiyor bilmiyorum.
Fakat şunu biliyorum insan gözlemleyebildiği şeyi çok güzel yazabiliyor.

Benim naciz görüşüm: veli-öğrenci-okul-öğrenme konularını hicveden şeyler öyküler yaz.
(Yani tam olarak burada yazdığın türden.)

Biz gülerken öğrenelim, sen de yapmak istediğin şeyi yapapamış olmaktan dolayı bir üzüntü duyma.