11 Kasım 2010 Perşembe

-  Anladın mı?
-  Evet çok süper anladım.
-  Tamam o zaman bu soruyu da sen çöz. Bak ne diyor cismin sabit hızla hareket etmesi içiiiinnn...
-  Cevap 3.
-  Atma! Ne ara çözdün daha soruyu bile okumadan ?
-   3 işte! İsterseniz bakalım cevap anahtarına.
-  Cevap anahtarında ne yazdığı umurumda değil, nasıl çözdüğünü bilmek istiyorum, ayrıca cevap 3 değil.
-  Ne yanlış mı? Size söylemiştim fizik yapamıyorum diye... Olmuyor işte. Olmuyor...
*
- Hocam ara verelim mi?
- Daha 10 dakika önce ara verdik.
- Yoruldum ben, dikkatim dağıldı.
- Emrecim, dikkatin hiç toplanmadı ki.
- O zaman dersi bitirsek mi artık ? Söz gelecek hafta daha uzun yaparız.
- Geçen hafta da böyle söylemiştin.  Üstelik bu hafta toparlanıp gelecektin. "Canavar gibi olacağım göreceksiniz" demiştin.
- E kötü müydüm? İyiydim bence, iyiydim yaaaa...
- Evet o kadar süperdin ki anlattığım hiç bişeyi dinlemedin.
- Fizikten nefret ediyorum...
*
- Emre kuralı uygulasana.
- Ne kuralı? Kuralları ezberlemek istemiyorum.
- Emre bu dersi almak istediğine emin misin? Tamam, ders bitti. Bu hafta ödevin şu: Eve git, neden fizik dersi almak istediğini, ne yapmaya çalıştığını bir düşün. Fizik dersi almak istediğinden emin olursan bana de ki "öğretmenim yardımınıza ihtiyacım var " seni fizikle nasıl barıştıracağımızı bir daha düşünelim olur mu?
Yok bu dersi almak istemiyorsan hafta içi beni arayıp gelmeyeceğini söylemen yeterli.
Ancak şunu bil ki ben bu şekilde seninle derse devam etmek istemiyorum. Bana kendimi kötü hissettiriyorsun.
- Benim için farketmez hocam da siz bunu anneme anlatsanız.  Bu konuda asıl ikna olmayan o.

***

Bazı çocuklar, yoğun hem de şöyle en koyu kıvamlısından bir çaresizlik hissine gömerler sizi.  Bir türlü ulaşamaz, önyargısını kıramaz, alışkanlıklarından vazgeçiremezsiniz.
Üstelik, beklentiler sözkonusu olduğunda herkes öyle sonuca odaklıdır ki, onu anlamanız, hak vermeniz, hatayı yüzdelere bölüp sahiplerine paylaştırmış olmanız yetmez.

Bir masanın iki ucunda oturur, karşılıklı sinirlenirsiniz. Bir yandan kalemi kağıdın üzerinde gezdirip kuzeye doğru v hızıyla hareket eden bir aracın güneye doğru v hızı ile hareket eden  bir başka aracı hangi hızla hangi yönde gidiyormuş gibi gördüğünü bulmaya çalışırken, çok da umurundaymış gibi, bir yandan da hiç de sabit olmayan bir hızla uzaklaşırsınız birbirinizden. İkiniz de haksızlığa uğramış hissedersiniz kendinizi.
Onun göre siz de saldıran, üzen, anlamayan, yoran, hırpalayan birisinizdir artık, diğerleri gibi ve fizik bu derstede kanıtlandığı üzere öğrenilemez birşeydir.

Sizin de o sırada, onun direnci karşısında, kendisinin  fizik karşısındaki çaresizliği kadar çaresizce kalakaldığınızı bilmez. 

Yukarıda verilen bilgilere göre Emre ile başı dertte olan fizik öğretmeni aşağıdakilerden hangisini yapmalıdır? (Pi 'yi üç alınız, sürtünme ve makara ağırlıklarını ihmal ediniz, yerçekimine de karşı koyunuz eliniz değmişken)

a) Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna
b) Yormayalım Emre'yi, üzmeyelim annesini, laf olsun diye işleyelim dersleri
c) Ben bu Emre'yi adam etmezsem bana da "fizik hocası" demesinler
d) Bu umutsuzlukla bu soru çözülmez, bu konuyu bir ara yeniden düşünmeliyim.

19 Eylül 2010 Pazar

9.sınıflar ne yapacak?

Üniversite hazırlık gruplarıyla derse başlayalı birkaç hafta oldu.
Ara sınıflarımızla da tanıştık cumartesi.
Ben öyle ilk dersten harala gürele başlık atıp derse başlayan hocalardan değilim ne yazık ki, benim öğrencilerimle sohbet edesim var...

"Pekiiii" dedim sohbetin bir yerinde 9.sınıf (lise 1) öğrencileirne " bu yıl dershaneye gitmeye nasıl karar verdiniz? bu dershaneyi nasıl seçtiniz?"

Öyle güzel açıklamalar yaptılar ki dilim tutuldu dinlerken:

"Öğretmenim, önümüzde YGS ve LYS gibi zorlu sınavlar var ve bu sınavlarda başarılı olabilmek için erken bir hazırlık gerekiyor ve ... düzenli bir çalışma ile.......iyi bir dershane ve deneyimli hocalarlaa....çok çalışaraaakkk....daha önce buraya gelen tanıdıklaaaar...... önerisi üzerine deeee......oldu ve buraya gelmeye karar verdik"

Dilim tutuldu tutlmasına da bir yandan da "ben bu lafları biryerlerden hatırlıyorum yahu..." diye düşünmekten kendimi alamadım.

"İyi madem dedim. Siz şanslıymışsınız, bizim ailede genelde kararı anne baba verir, çocuklara da de kararı kendisi vermiş gibi davranmak düşerdi" demeye kalmadı

"Hah işte bizde de aynısı! " deyiverdiler.

"Peki siz? " dedim.

"Valla pek düşünmedik hocam, herkes gidiyordu biz de geldik" dediler.

"Gerek var mı yok mu sizce? İnsan yardıma ihtiyacı olup olmadığını bilmez mi?" dedim.

Demez olaydım...
Bu çocuklar son üç yıldır derhaneye gidiyorlar, içlerinde 4. ve 5. sınıfta da gitmiş olanlar var. Son üç yıldır okul döneminde üst üste üç hafta sonunu evde geçirmemişler. Haftasonu evde ne yapılır pek bilmiyorlar.15 yaşındalar ama kendilerini, ne sevip sevmediklerini henüz pek de bilmiyorlar. Hobileri değil, sevdikleri dersler var... Dershane okul gibi hayatın mecburi rutinlerinden biri onlar için ve aynı zamanda sosyalleşme aracı.
"Hocam hafatsonu evde kalsam, Cumartesi sabahtan Pazar gecesine kadar bir saat arayla 'ders çalış!' der bizimkiler" deyişinden anlıyorum, dershane aynı zamanda bir kaçış yeri.

Posted by Picasa
Zor iş ana-baba olmak belli ki...

Benim 9.sınıfa (lise 1) giden bir çocuğum olsa ne yaparım peki?

Lise 9. sınıf müfredatı dersleri genel kültür düzeyinde öğretmek üzere belirlenmiş. Örneğin 9. sınıf fizik derslerinde "fizik nedir? ne işe yarar" konusu çevresinde dönüp duracağız bir kaç hafta, sonrasında temel fizik konularına basit düzeyde giriş yapıp, terim öğrenme ve mantığı kavramaya yönelik konuşacağız. Öğrencilerin MF, TM gibi alan seçimleri henüz gerçekleşmediğinden her düzeyde öğrencinin kavrayabileceği seviyede anlatılacak dersler.

Diğer dersler için de durum aşağı yukarı böyle.

Bu durumda ben, çocuğumun bütün haftasonunu çalıp onu dershaneye göndermek yerine, onun biraz kendisine zaman ayırmasını, destek almaksızın derslerle başetmeyi öğrenmesini ve bu sayede özgüvenini tazelemesini tercih ederdim.
Sürekli dershane desteği almaya alışmış bir öğrenci, birden kendi başına kalınca muhtemelen tökezleyecekti, sabrederdim. 9. sınıf, başarı-başarısızlık anlamında bir ölçü değil, belki ilgi ve alan seçimine yönelik bir basamaktır, bunu hatırlatırdım kendime.

Yok ille de gelecek için bişeyler yapmadan duramayacaksam, Matematik-Geometri ve Türkçe derslerinde yardım almasına, daha doğrusu YGS ve LYS için sağlam bir temel oluşturmasına çalışırdım. Çünkü Matematik ve Türkçe temeli sağlam olan öğrenciye diğer derslerin hepsinde yol aldırmak en azından kısmi başarılar sağlamak mümkündür. Bu derslerde sorun varsa diğer dersler de zor...
Üstelik hangi alanı seçerlerse seçsinler bu derslerdeki başarıya ihtiyaçları olacak...

İşte böyle, benim 9.sınıfa giden öğrencim olsa, yukarıda söylediğim gibi yapardım, ama önce sorardım:
"Sen kendin için ne yapmak istiyorsun peki? "diye.

Not: Yukarıdaki önerilerim doğrultusunda yönlenen 9. sınıf öğrencilerim var. Yöntemin başarısını birlikte test edeceğiz.
Onlara ve ailelerine güvenleri için teşekkür ederim :)

17 Nisan 2010 Cumartesi

:))

-Yeni konumuzun başlığı, "Kepler Kanunları"

-Hocam birşey sorabilir miyim? Bu Kepler hangi devirde, nerede yaşamışlar?

-Merve'cim, Kepler bilim adamının soyadı.

-Nasıl yani, Kepler de Türkler, Almanlar, Fransızlar gibi bir millet değil mi?

7 Ağustos 2009 Cuma

Nasıl test çözmeli?


- Hocam 20 soruda 5 yanlışım var. Diğer testlerde de aşağı yukarı öyle, ben basınç yapamıyorum.
-Git, yapamadığın sorulara biraz daha uğraş, sonra gel.

10 dakika sonra...

-Hocam iki soruyu çözemedim. Diğerlerinde işlem hatası yapmışım.
-Demek ki basınç yapıyorsun da toplama çıkarma yapamıyorsun ;)

Yukarıdakine benzer diyaloglar çok sık geçer öğrencilerimle aramda.

14 Temmuz 2009 Salı

öss hazırlık klasikleri

1-Her yıl şu cümleyle başlarız derse: " Hocam bu sene soruları TÜBİTAK hazırlayacakmış! "

Benim öğrenciliğimden beri rivayet olunur ki her beş yılda bir soruları TÜBİTAK hazırlıyormuş ve çok zor oluyormuş. Her yılın öğrencisi de bu yılın o yıl olduğunu iddia eder:)

2- " Hocam hatalı sorular iptal edilecekmiş! "

Sınavdan hemen sonra çeşitli sorularda mantık hataları tespit eden acar dershaneciler boy gösterir gazete ve tv'lerde. Bir kısmının aslı vardır ve bazen soruların iptali ile sonuçlanır. Sanırım bir kısmı da reklam amaçlıdır.


3- " Bilmem kaç bin öğrenci barajı aşamadı, bilmem kaç bin okul birincisi tercihine yerleştirilemedi vah vah! "

Puanların açıklandığında barajı aşamayan öğrenci sayısı ya da başarısız olan lise birincisi sayısı bütün basını ve toplumu şaşırtır(!) Bir süre " Nolacak bu bizim eğitim sisteminin hali? " konulu sohbet programları yapılır, çeşitli uzmanlar durum tespitleri yaparlar ve sonra mevzu tez zamanda unutulur.

4 Haziran 2009 Perşembe

Emek-1

Son dersimizi yaptık bu gün.
Böyle sandalyede kıpır kıpır bir hal... Bir sağa yaslanıyor, bir sola. Eğilip bükülüyor, ellerini dizlerine koyup yaslanıyor, olmuyor sırtını dikleştiriyor.

"Elif, belin mi ağrıyor?"

"Evet hocam."

(İskelet sistemiyle ilgili bir problemi var kızımızın, düzenli ilaç kullanıyor, günlük egzersizler yapıyor.)

"Napsak? İlacını aldın mı? Bir yastık koyalım mı bel boşluğuna?"

Emek-2

ÖSS deneme sınavından çıkıp, benimle fizik çalışmak için geldi. Yüzünün allak bullak olmuşluğundan, bedenindeki gerginlikten sınavının kötü geçtiği belliydi.

"Hayırdır Sezin?" dedim.

Dudakları titreyerek "Yok bişey" dedi.

"Sınav pek iyi geçmedi sanırım?"