- Hocam 20 soruda 5 yanlışım var. Diğer testlerde de aşağı yukarı öyle, ben basınç yapamıyorum.
-Git, yapamadığın sorulara biraz daha uğraş, sonra gel.
10 dakika sonra...
-Hocam iki soruyu çözemedim. Diğerlerinde işlem hatası yapmışım.
-Demek ki basınç yapıyorsun da toplama çıkarma yapamıyorsun ;)
Yukarıdakine benzer diyaloglar çok sık geçer öğrencilerimle aramda.
Öğrencilerin çözdükleri test kitaplarını şöyle bir karıştırırsanız 17 doğru - 2 yanlış - 1 boş, 3 yanlış - 2 boş vs gibi notlar görürsünüz sıkça.
Test yanıt anahtarından kontrol edildikten sonra, yanlış yapılan ya da yapılamayan sorular yeniden çözüldüğünde, hataların bir kısmının soruyu yanlış okuma, yanlış anlama ya da matematiksel işlem hataları gibi dikkatsizlik kaynaklı olduğu görülür.
Yanıtları kontrol edip,bu ilk sonucuna göre konuyu bilip bilmediğine karar veren öğrenci, yanılır. Kendisini o konuda olduğundan daha zayıf zanneder, özgüvenini, kon uya olan ilgisini kaybeder. Hatalarının kaynağını doğru tespit edemediği için de genellikle telafisi konusunda yanlış yol izler ya da fazladan zaman kaybeder. Bundan sonrası isteksizce çırpınıp durmaktan ibarettir.
Oysa, yanıt anahtarını kontrol ettikten sonra, yapamadığı sorularla ikinci kez uğraşan öğrenci genellikle hatalarının bir kısmının dikkatsizlik kaynaklı olduğunu görür. Farklı nedenlerle yapılan hatalar, konuyu bilmediği anlamına gelmez. Özgüveni artar.Hata nedenlerinin telafisine yönelir.
Bitti mi? Hayır!
Bana kalırsa bu testin en önemli iki sorusu o çözülemeyen iki sorudur. Diğer sorular var olan bilgileri pekiştirdi, hız kazandırdı, pratik yapma amacına hizmet etti. güzel... Peki ya o iki soru? O iki soruyu çözmek için gereken birşey eksik demekki öğrencide, belki bilgi, belki dikkat, belki bakış açısı... Belki doğru sorularla yaklaşılamamış soruya... Ne olduğu önemli değil ama ne olduğunu aramak, bulmak, bilmek önemli. İşte bunun için ter dökmeli uzun uzun, olmadı kitap karıştırmalı, benzer sorulardan yola çıkarak düşünce geliştirmeli, daha olmadı götürüp öğretmenine çözdürmeli.
O iki soru çözüldüğünde test pekiştirme amacının yanında öğretme amacına da hizmet etmiş olur.
Bu şekilde; aşama aşama kontrol edip başa dönerek, eksikleri gdererek test çözmek daha uzun zaman ve daha çok emek istiyor biliyorum ama daha verimli olduğu kesin.
"Temiz soru çözmek" diyorum ben buna.
Diğeri daha kolay geliyor öğrenciye, çözüp geçiyor. Verimden ziyade sayılara takılıyor öğrenciler. Üstelik, haftada 300 soru, 500 soru, 1000 soru gibi ödevler veriliyor öğrencilere, onlar da yetişitrebilmek ve sayıyı tamamlayabilmek için üzerinde çok düşünmeden işaretleyip geçiyorlar. İşte asıl zaman ve emek kaybı o zaman yaşanıyor.
Bizim pazarlığımız genellikle şu şekilde oluyor:
- Çarşambaya kadar kaç soru çözeceksiniz bana?
-200 çözeriz
-250 olsun hocam
-150 olsun hocam
-Tamam, 100 olsun "temiz soru olsun"
-Ya hocam yapmayın yaaa!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
bizim zamanımızda (sanki çook yıl geçmiş)...ben öss-öys için 3-5 bin soru çözmüştüm.
haftada 5000/50=100 soru demek :)
üstelik türkçe matematik geometri fizik kimya derslerinin toplamı 100.
hadi 100 değil 200 olsun bu sayı...oysa daha 6. sınıf çocuklarına haftada bin küsür soru...
temiz soru olsun, evet en güzeli..bazı kitaplar dergiler sırf soru olsun,sırf adet artsın diye öğrenciye düşünme muhakeme etme gücü vermeyen sorular mı hazırlıyor?
adamlar hayat nedir, ruh nedir diye bir iki soru üzerine ömürleri boyunca düşünüyor değil mi :)
unutmadan,yaklaşımın için öğrencilerin adına seni kutlarım,sağlıcakla hoşçakal
Yorum Gönder